"Diyâr-ı Rûm"un (Roma Ülkesi=Anadolu) "Türkiye" Hâline Gelmesinde Türk Kültürünün Rolü

Salim KOCA

Öz


Orta Çağ Türk topluluklarının hayatında, tarihin akışını değiştiren ve Türklüğün kaderini
belirleyen iki önemli tarihî olay meydana gelmiştir. Bunlardan biri, Türklerin X. yüzyıldan
itibaren “Gök Tanrı” inancı ile “Atlı-Göçebe Türk medeniyeti”ni terk edip, İslâm dinine ve
medeniyetine girmeleridir. Diğeri ise, XI. yüzyıldan itibaren Anadolu’yu fethedip, bu ülkeyi
bir Türk vatanı haline getirmeleri ve Türkleştirmeleridir. Bu makalenin konusu, birinci tarihî
olayın bir bakıma doğal sonucu olan ikinci tarihî olaydır. Türklerin Anadolu’yu fethetmeleri ve
Türkleştirmeleri, ilk Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey zamanında (1040-1063) başlamış olup,
1071 Malazgirt zaferinden sonra gittikçe hızlanmış ve Anadolu’da kurulan Türk Devletleri ve
Beylikleri zamanında da tamamlanmış ve gerçek hedefine ulaştırılmıştır. Bu arada geçen bu
3-4 asırlık süre içinde, Türklerin “Diyâr-ı Rum” (Roma Ülkesi) adıyla andıkları Anadolu,
nüfus ve kültür yapısıyla tam bir Türk yurdu haline gelmiştir. Nitekim, Batı dünyasının tarih
yazarları, II. Haçlı seferi sırasında (1148) Türklerle dopdolu olarak gördükleri ve onların büyük
bir gayretle savundukları Anadolu’ya, bundan böyle “Türkiye” (Turkhia, Turquia) demeye
başlamışlardır. Batı dünyasının tescil etmiş olduğu bu tarihî gerçeği, Anadolu’nun eski
sahibi olan Bizans da 1176 Miryokefalon yenilgisinden sonra kabul etmek zorunda
kalmıştır. Aynı şekilde, Batılı gezginler ve coğrafyacılar da XV. yüzyıldan itibaren
Doğu Anadolu’ya “Türkmen Ülkesi” (Turcomanie, Turquemenie veya Turkomania)
demek suretiyle bu gerçeği pekiştirmişlerdir.


Tam Metin:

PDF

Refback'ler

  • Şu halde refbacks yoktur.


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.