İmparatorluktan Cumhuriyete Siyasal Bütünlük ve Ulusalcılık Söylemi

Himmet HÜLÜR, Gürsoy AKÇA

Öz


Uluslaşma yönelimli kapitalist dünya düzeni kendine özgü entelektüel oluşumları da yaratır.
Bu düzenin bir parçası olan Osmanlı İmaparatorluğunun son döneminde, kültürel, siyasal
ve ekonomik süreçler ulusçu akımların gelişmesini desteklemiştir. Batılı kültürler ve dillerle
yakın ilişkilerin ve ticari etkinliklerin artması, buralardaki düşünce akımlarının yayılmasının
önünü açmıştır. Verili koşullar içinde çöküşe yaklaşan Osmanlı sistemi içinden tekrar bir
siyasal bütünlük yaratma çabaları din ve milliyet farklılıklarının neden olacağı güçlükleri
dikkate almak zorundaydı. Batılı güçlerle mücadele ederek modernleşmenin en önemli adımı,
İmparatorluğun yıkıntıları arasından modern bağımsız bir ulus-devletin inşa edilmesidir.
Ondokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren modernleşme öncelikle, bir korunma isteği,
sömürgeleşmeme ve bağımsız kalma çabasının bir aracı olmuştur. Bu anlamda, Cumhuriyet
daha önceden başlayan modernleşme sürecinin, sömürgeci güçlerden bağımsız bir ulus
yaratılarak, doruğa ulaşmasıdır. Atatürk’ün öncülüğünde gelişen Türk ulusçuluğunun
sahip olduğu orijinal anlam ve misyon öncelikle bu bağımsızlık düşüncesinde
temellenmektedir. Çağdaş uygarlık düzeyi kendi başına nihai amaç değildir, nihai amaç
bağımsız bir ulusun ve onun özgür bireylerinin varolmasıdır.


Tam Metin:

PDF

Refback'ler

  • Şu halde refbacks yoktur.


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.