Ârif Mevlâna’nın Ruhî Durumu: «Ene’l-Hakk» ve «Hâmûs» Arasında

Seadet ŞIHIYEVA

Öz


Tasavvuf şiirinin en cesaretli şairi” (S.Nefisi) adlandırılan Mevlâna’nın şiirinin temel konuları
insanın ruhunun yaratılıştan önceki hali, bu âleme gelişi ve yaşamının ali hedef ve maksatları,
insanın ilahi hakikate ulaşmasının yol ve vesileleri, bu âlemle değil, geldiği ilahi âlemle
ilgili telaşları gibi meselelerdir. Mevlâna’nın bu yöndeki düşüncesinde tezat teşkil eden iki
kavram (“ene’l-hakk” ve “hamuş”) dikkatimizi çekti. Her iki İslamî kavram ruha mahsustur.
Birinci ifade cismani varlıkla ilişkilerini kırarak “Hakta hak” olan ruhun, ikinci ise cisim dahilinde
olduğundan dolayı hakikatlerin aslı hususunda susmaya mecbur kalan ruhun dilinden
belirtiliyor. Mevlâna birinci kavrama “Fihi ma fih” ve “Masnevi”sinde hak kazandırsa da,
ilahi ruha ait olarak değerlendirdiği “ene’l-hakk”a ortak çıkmıyor ve onu Hallac Mansur’un
dilinden söylüyor. Oysa ilahi âlemle ilgili düşüncelerinin açıklık ve şath niteliğinde olmasına
göre selef ve haleflerini çok geride bırakan Mevlâna, “Divan-ı Kebir”indeki şiirlerinin çoğunu
“hamuş” ve onunla yakın anlamlı ifadelerle bildirir. Ünlü düşünürün bu görüşlerinin hareket
noktası ise çoğu zaman “Biz hakikati söylemedik ki, toplumun nizamı bozulmasın” mülahazasıdır.
Bu “hamuş”a her beytinde değişik ve yeni bir İslamî incelik katan Mevlâna bununla
bazen ilahi hakikatin sırlarının “namahrem”den, “amm”dan gizli tutulması maksadını izliyor,
bazen “hamuş”tan “zeban-e bizebani”ye geçidi kastediyor vs. Çünkü düşünüre göre,
“hamuş”dan sonraki merhalede deha “harf”, “söz”, “dil” vs. ye ihtiyaç kalmıyor. Bundan
sonraki hakikatler dilsiz dille (“lisan-e bilisani”) söylenir. Bazen ise o sadece “içinden gelen
sesi dinlemek için susar” (M. Kaplan). Mevlâna’nın “hamuş” ifadesi ruhun “ağzı”, batini
(ruha ait) duygu uzuvları hususundaki İslamî düşünceler, İslamî divan şiirinde çok rastlanan
ağzın yok olarak tasavvuru ile yakından ilgilidir.
Araştırmalarımızdan böyle bir sonuca vardık ki, “hamuş”, birtakım araştırmacının söylediği
gibi, Mevlâna’nın mahlası olmayıp, “ehelhak” gibi onun İslamî görüşlerini ifade için ferdi ve
özgün karakterli bir edebi-İslamî vasıta olarak kullanılmış, takipçilerinden Yunus Emre, Nesimi
ve Fuzuli için de bir ilham kaynağı olmuştur.


Tam Metin:

PDF

Refback'ler

  • Şu halde refbacks yoktur.


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.